260 okunma

Evlilik Sözleşmesi(Mal Rejimi Sözleşmesi) Nedir?

Evlilik Sözleşmesi(Mal Rejimi Sözleşmesi) Nedir?

01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yasanın 202. maddesi gereğince eşler içinde edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asildir. 4722 sayılı yasanın 10. maddesi gereğince Türk Çağdaş Kanunu*nun yürürlüğe girmiş olduğu tarihten ilkin evlenmiş olan eşlerin içinde bu tarihe kadar doğal olarak oldukları mal rejimi devam eder. Eşler yasanın yürürlüğe girmiş olduğu tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak suretiyle yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

Yasanın açıklamasına nazaran 01.01.2002 tarihinden ilkin evlenmiş olan eşler, yasanın yürürlüğe girişinden itibaren bir senelik süre içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde, eşeler yasal mal rejimi olan mal ayrılığım seçmiş olacaklardır. Bu tarihten sonrasında evlenmiş eşler ise, 4721 sayılı TMK’nun 202. maddesi çerçevesinde “edinilmiş mallara katılma” rejimine doğal olarak olacaklardır. Bu şekilde bir düzenlemenin yasa koyucu tarafınca yapılmasının amacı, 743 sayılı TMK ‘nun 170. maddesi ile düzenlenen mal ayrılığı rejiminin eşler içinde oluşturduğu eşitsizliği ortadan kaldırmaktır. Sadece bu şekilde bir düzenleme getirilirken amacın, eşler arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılması olmasına karşın, bu kez 01.01.2002 tarihinden ilkin veyahut sonrasında gerçekleşen evlilikler içinde da bir eşitsizlik meydana getirilmiştir.

Evlilik Sözleşmesi Anayasa Mahkemesi Sonucu

Müracaat sonucunda, aile hukuku ile ilgili vakalar veyahut hukuki sonuçlarının kamu düzeni ile ilgili olduğu; tarafların 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanun’da düzenlenen mal rejimlerinin içeriklerinde diledikleri imişçesine değişikliği yapabilme serbestilerinın bulunmadığı veyahut mal rejimlerinin beklenen hak durumunda olmaları sebebiyle sadece eşlerin boşanmaları halinde uygulanabilecekleri veyahut bundan dolayı 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanunu’nda yer edinen yasal mal rejimi ile ilgili düzenlemelerin 4722 sayılı Türk Çağdaş Kanununun Yürürlüğü veyahut Uygulama Şekli Hakkında Kanunun’un 2. 3. veyahut 4. maddeleri uyarınca geçmişe etkili olması gerektiği belirtilerek itiraz mevzusu kuralın Anayasalın 10. 41. veyahut 90. maddelerini aykırılığı ileri sürülmektedir.

Mal rejimi, eşlerin evlilik birliğinden ilkin veyahut/yada evlilik birliği ilerlerken haiz oldukları mal varlıkları üstündeki hak veyahut yükümlülüklerini, sorumluluklarını veyahut sona erme halinde mal varlığı değerlerinin akıbetini düzenleyen kurallar bütünüdür. 4722 sayılı Türk Çağdaş Kanununun Yürürlüğü veyahut Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10. maddesinin ikinci fıkrasının birinci veyahut ikinci tümceleriyle 4521 sayılı Türk Çağdaş Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden ilkin açılmış olan ortak hayatı sonlandırma yada iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler içinde 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi gereğince doğal olarak oldukları mal ayrılığı, mal birliği yada mal ortaklığı rejiminin devam edeceği, davanın ortak hayatı sonlandırma yada iptal kararıyla neticelenmesi halinde bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, müracaat sonucunda itiraz mevzusu kuralın Anayası’nın 10. 41. veyahut 90. maddelerine aykırılığını ileri sürmekte ise de, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu veyahut Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’nun 29. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi ileri sürülen gerekçelerle bağlı olmadığından, itiraz mevzusu kaide ilgili görülen Anayasalım 2. maddesi açısından de incelenmiştir.

Anayasa Tun 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, fiil veyahut işlemleri hukuka elverişli, insan haklarına saygılı, bu hak veyahut özgürlükleri koruyup güçlendiren. her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren. Ana yasa’ya aykırı durum veyahut tutumlardan kaçınan. Anayasa veyahut hukukun üstün kuralarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

“Hukuk güvenliği ilkesi*’, hukuk devletinde uyulması mecburi olan temel ilkelerden birini oluşturmaktadır. Anayasada öngörülen temel hak veyahut özgürlüklerin kullanılmasının veyahut insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm fiil veyahut işlemlerinde devlete itimat duyulabilmcsini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu itimat duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını vacip kılar.

Hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü; kaide olarak yasaların geriye yürümemelerini vacip kılar, “yasaların geriye yürümezliği ilkesi’* uyarıca yasalar, kamu yararı veyahut kamu düzeninin gerektirmesi, kazanılmış haklann konınması, mali haklann iyileştirilmesi imişçesine aynksı dunımlar haricinde ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki vaka, işlem veyahut eylemlere uygulanmak suretiyle çıkarılırlar. Yürürlüğe giren yasaların geçmişe veyahut kati kalite kazanmış hukuksal dunımlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.

Yasa koyucu, yasalann geriye yürümezliği ilkesinin gereği olarak, 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanununun yürürlüğe girmesinden ilkin açılmış olan ortak hayatı sonlandırma yada iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler içinde doğal olarak olduktan mal rejiminin devam edeceğini, davanın ortak hayatı sonlandırma yada iptal kararıyla neticelenmesi halinde bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümlerin uygulanacağını kabul etmiştir.

Hususi hukuktaki yasal düzenlemelerin kamu düzeninden sayılmaları, bu düzenlemelerin toplumun her yönden genel çıkarlarını sakınan hükümlerden oluşması koşuluna bağlıdır. Bu yüzden kamu düzeninden olan yasal düzenlemeler, tarafların aksini kararlaştıramayacağı emredici hukuk kurallarından oluşur. 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanunun’da mal rejimi ile ilgili mevzularda tarafların sözleşme özgürlüğüne bir ekip sınırlamalar getirmiş olmakla beraber. kanunun. 215, 221, 223, 227. 237. 238. 239, 240. 253. 254. 258. 259, 260, 276, veyahut 277. maddeleri, eşlerin mal rejimlerinin muhteviyatında yapabilecekleri değişimlerle ilgili hükümler içermektedir. Bu yüzden 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanununun eşlerin kanunda belirtilen mal rejimlerinden dilediğini seçe- bilmelerine veyahut mal rejimlerinin muhteviyatında değişim yapabilmelerine olanak tanıyan düzenlemeleri ile toplumun: dünya görüşü, evlilik veyahut parasal konulardaki düşünceleri, evlilikten beklentileri, gerekseme veyahut arzulan birbirinden tamamen değişik olan bireylerden veyahut bireylerin oluşturduğu değişik aile tiplerinden meydana gelmesi sebebiyle, yasal mal rejimi olarak öngörülecek tek bir mal rejiminin tüm aile tiplerinin gereksinimlerini karşılayamayacağı, tanınmış olan sözleşme hürriyeti veyahut kazanılmış haklar gerçeği karşısında, 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanununun yasal mal rejimiyle ilgili hükümlerinin geriye yürütülmesinin kamu düzeni ile ilgili olduğu söylenemez.

Beklenen hak, antika yasa zamanında hemen hemen tüm sonuçlarıyla doğmamış mevcut olan fakat doğması olasılık içinde olan haktır. Bir hakkı doğuran olayın antika yasa zamanında ortaya çıkması, hatta hakkı oluşturan öğelerden bir kısmının da antika yasa zamanında oluşması mümkündür. Fakat hak tüm sonuçlarıyla doğmamışsa, bunu doğuran vaka antika yasa zamanında ortaya çıksa dahi bu vakaya yeni yasa hükümleri uygulanır. Yönetim, yararlanma, mesuliyetiyelik veyahut paylaşım kurallarından oluşan veyahut evliliğin genel hükümleri içinde yer edinen mal rejimi, eşler içinde evlenme anındadan itibaren yargı ifade etmeye adım atar. . Bu yüzden eşler evlendikleri andan itibaren mal rejimi kuralların doğal olarak olurlar. Bu kurallar içinde ortak hayatı sonlandırma ile beraber nihayetlenen mal rejiminde malların ne şekilde tasfiye edileceği de yer almıştırOrtak hayatı sonlandırma davası sonunda verilen ortak hayatı sonlandırma kararının kesinleşmesiyle hükmüm ifade etmeye süregelen vaka, mal rejimi değil, evlenme ile yargı ifade etmeye süregelen mal rejiminin hükümlerinden önde gelen tasfiye sürecidir. Bu yüzden mal rejimine ilişkin hakların beklenen hak durumunda oldukları da söylenemez.

Anayasanın 7. maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Aka Millet Meclisine ilişik olduğu veyahut bu yetkinini devredilemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda yasa koyucusunun takdir hakkını 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanunu’nda yer edinen yasal mal rejimine ilişkin hükümlerin geçmişe yürümeyi gerektirecek ayrık durumlar haricinde geçmişe etkili olarak uygulanmaması yönünde kullanmasının hukuk devletine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

Anayasa’nın 10. maddesinde “Cümlemiz, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal fikir, felsefi inanç, din, mezhep veyahut benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Bayanlar veyahut erkekler eşit haklara haizdir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye  yada sınıfa ayrıcalık tanınamaz. Devlet organları veyahut yönetim makamları tüm işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine elverişli olarak hareket etmek zoruneladırlar” dinelerek eşitlik ilkesine yer vermiştir, ek olarak Anayasa’nın 41. maddesinin birinci fıkrasında ailenin Türk toplumunun temeli olduğu veyahut eşler arısında eşitliğe dayandığı ilkesinin amacı, aynı durumda bululıııan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını veyahut
imtiyaz tanınmasını önlemektir. Bu ilkeler, aynı durumda mevcut olan şahıs veyahut topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, her insanın her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi şahsiyetler ya da topluluklar bakımından değişik kuralları veyahut uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar değişik kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Yasaların veyahut yasalarla getirilen kuralların genel olması, hukuk devleti veyahut yasa önünde eşitlik ilkesinin bir sonucudur. Yasalann genelliğinden anlaşılan, belli kişileri hedef almayan, hususi bir durumu gözetmeyen, öncesinden saptanıp soyut şekilde her insana uygulanabilecek kurallar içermesidir. Buna nazaran yasa kurallarının her şeyden ilkin genel özellikte olması, kainat bakımından objektif hukuki durumlar yaratması veyahut aynı hukuki durumda mevcut olan kişilere ayırım gözetmeksizin uygulanabilir olması gerekir. Bu anlamda itiraza mevzu kurallar 4721 sayılı Türk Çağdaş Kanunu’nıın yürürlüğe girmesinden ilkin ortak hayatı sonlandırma davası açan eşler içinde ayırım icra eden bir düzenleme getirmediği, her iki eşe de eşit haklar tanınarak objektif hukuki durumlar yarattığı görülmektedir.

Bu nedenlerle, itiraz mevzusu kaide Anayasa’nın 2, 10 veyahut 41. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.


Kaynak:

 

Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*